‘Bir Zamanlar Çukurova’ dizisinin takip edenleri onu başında yemenisi, ayağında çarıklarıyla görmeye alışıklar. Ama bu röportajda bambaşka bir Selin Yeninci görecekler. 6 yaşından beri seslendirme icra eden, tiyatro oyunlarında ve çeşitli dizilerde rol alan Yeninci büyük çıkışını son dizisinde yakaladı.
“İzleyici kötü oyunculuktan bıkmış durumda” diyen genç oyuncu, annesinin bir güzel duyu polikliniği olmasına rağmen güzellik mevzuunun önceliği olmadığını ve bir hanım olarak başka şeylerle tanımlanmayı tercih ettiğini vurguluyor: “Otantik halimi sahipleniyor ve kendimi yeterli buluyorum.
” ‘Bir Zamanlar Çukurova’nın fenomen karakteri Saniye’yi canlandıran Yeninci’yle buluştuk. Bu sürem gösterime girecek iki sinema filmini ve yaşam hikâyesini mevzuştuk.
Ufak yaştan beri oyunculuk yapıyorsunuz ama adınızı ‘Bir Zamanlar Çukurova’ dizisindeki rolünüzle geniş kitlelere duyurdunuz. Büyük bir çıkış yapmak için neden bu kadar beklediniz?
– Ne vakit işin şöhret, kazanç benzer biçimde bütün sonuçlarından bağlarımsız üretmekle ilgili bulunduğunu anladım, bu gerçekleşti.
Yıllarca oyunculuk eğitimi almışsınız. Fakat daha çok güzellik yarışmasından çıkan isimler başrolü kapıyor. Haksızlığa uğradığınızı düşünüyor musunuz?
– Sen bana çirkin mi demek istiyorsun (gülüyor)?
Alakası yok. Fakat günümüzde güzellik başrol için bir gereklilik olarak görülüyor…
– süre geçtikçe anladım ki hepimiz kendi hayatını hayal ettiği kadar yaşıyor.
Sen bana çirkin mi demek istiyorsun?
hayattaki ilk mevzum
güzellik değil
Sizin hayal enerjisiniz o kadar güçlü değil miydi?
– şu demek oluyor ki, ben o arkadaşları benden daha sağlam hayaller kurdukları için tebrik ediyorum. Kendilerine daha çok inanmışlar. Bu kadar kendine inanabilmek de bir kabiliyet.
Siz kendinizi beğeniyor musunuz?
– vakit süre kendimi beğeniyorum. Ama hayattaki ilk mevzum güzellik değil.
Ne peki?
– Üretmek! Bir sonraki karakterimi düşünmek. Başrol oynayabileceğime de inanıyorum. Ek olarak kime güzel diyoruz? Ben biri için güzel, başka biri için çirkin olabilirim. Hepimiz tarafınca güzel olarak onaylanmak istersen bunun sonu gelmez. Oyuncu, genç bir kadın olarak önümde iki seçenek var: Ya bütün bunları düşünüp negatiflik içinde kendimi geri çekeceğim veya dünyadaki iyi hanım oyunculara bakıp onların da kusurlarını göreceğim. Meryl Streep, Barbra Streisand, Juliette Binoche… Hiçbiri için güzellik kraliçesi diyemeyiz. Bambaşkalar… Ben de bir hanım olarak güzellikten başka şeylerle tanımlanmayı yeğliyorum.
Hep bu kadar pozitif yönde misiniz?
– yaşamın adaletine ve yeteneğime inanıyorum. Bir şeyde gözüm kaldıysa, o şeyin dönerek beni vuracağını düşünüyorum.
İstediğim her şey olabilirim
neden sizi hiç magazin haberlerinde görmüyoruz?
– Yeterince magazin var. Bir de bana ihtiyacınız bulunduğunu düşünmüyorum.
Yıldız oyuncu olmanın kuralları vardır. Magazinde olacaksın, iddialı açıklamalar yapacaksın, hep gündemde kalacaksın şeklinde…
– bizim ülkemizde öyle gelişiyor olabilir ama bence starın tarifı farklı!
Nedir star?
– Olgun, işine önem veren, adanmışlıkla işini yapan sanatçıdır.
Bu tanıma gore siz kendinizi yıldız olarak görüyor musunuz?
– Her an, istediğim her şey olabilirim. Kendimi yıldız olarak görüyorum çünkü Türkiye’de seyircinin yıldız algısının değiştiğine inanıyorum.
Nedir değişen?
– izleyici artık kötü oyunculuktan bıkmış durumda. O yüzden de iyi olanı ve emeği sahipleniyor. İyi oyunculuk artık kıymet görüyor.
Sen bana çirkin mi demek istiyorsun
Seksiyim diyemem ama renkliyimdir
Dizi ilerledikçe karakteriniz çok sivrildi. Bunu neye bağlıyorsunuz?
– Bir karakter için yan rol, başrol benzer biçimde ayrımlarım yok. Bir ihtimal tiyatrodan geldiğim için çok minik rollerin bile nasıl etkisinde bırakır yarattığını gördüm. Çalışırken bir tek setteki yaşamım var, yüzde 100’ümle orada oluyor ve karakterime haiz çıkıyorum. En ufak bir sahne için bile, ‘Seyirciye iyi mi aktarmalıyım’ diye düşünüyorum. Doğal bu, bununla birlikte da bir ekip işi.
Karakteriniz Saniye’yi iyi mi anlatırsınız…
– Duygusal, kırılgan, güçlü, saldırgan, merhametli… Kimi zaman başına çok iyilik düşünmesi yüzünden kötü şeyler geliyor.
İlk sezonda karakterinizin aldatıldığını görmüş olduk. Siz bu şekilde bir şeye maruz kalsanız?
– Başıma gelmedi. Bunu icra edenın kendine saygısı yok demektir. Saygısız biriyle olamam.
Canlandırdığınız karakter mütevazi fakat dişil enerjisi yüksek bir hanım. Iyi mi yarattınız onu?
– İbni Haldun’un bir lafı var, “Coğrafya kaderdir”. Benim için de kilit bir laftır. Her coğrafyanın kadını birbirinden farklı. O seksilik fizikten öte gücü eline almış, toprağı işlemeyi bilen, her işe koşabilen ve yetebilen kadının gücünün seksiliği. Saniye güçlü, dişli, iş bitiren bir hanım. Aslına bakarsan bu şekilde hanımlar seksi, ne giydiklerinin bir önemi yok. Bu, içsel bir seksilik.
Siz seksi olduğunuzu düşünüyor musunuz?
– İnsan kendine seksi söylediği an tüm seksiliği gider. O bir hal! Seksiyim diyemem fakat renkliyimdir. Uzun yürüyüşler yaparım, bisiklete binerim. Yoga ve Wing Tsun yapıyorum. Wing Tsun’un, “Su şeklinde ol, aktığın kabın şeklini al” felsefesini seviyorum.
Otantik halimi sahipleniyorve kendimi yeterli buluyorum
“Coğrafya kaderdir” dediniz. Sizin yetiştiğiniz coğrafyanın kaderinize tesiri ne oldu?
– Babam Muşlu, annem Ağrılı. Ama İzmir’de doğup büyümüşler. Ben de orada büyüdüm. Ailem son derece çağdaştı. Hep saygı duyuldum, sevildim. Bir erkek kardeşim var. Akrabalarım aramızda hiç ayrımcılık yapmadı. Fakat bunun yetiştiğin yerle alakası yok. Ülke içi çok göç alıp veriyoruz. Önemli olan kafa yapısı ve bu yapı aileyle birlikte oradan oraya taşınıyor. İzmir, Adana, Mardin diye ayırmamalı. Kafanı yormuyor, sevginin ne işe yaradığını bilmiyorsan ve cahilsen mutsuzsun.
Oyuncu olmaya nasıl karar verdiniz?
– Annem her pazar sabahı radyoda, ‘Çocuk Programı’nı dinletirdi bize. Bir gün, “Çocuk seslendirmeciler aranıyor” diye bir anons duyduk. Derhal başvurduk. İlk aşamayı geçtim, altı ay hocalardan eğitim aldım. Ardından bir yandan TRT’de çalışmaya başladım, bunu Karşıyaka Belediye Tiyatrosu’ndaki çocuk oyunlarıyla destekledim. Çizgi film seslendirme, radyo programları, sunuculuk ve tiyatro oyunlarıyla seneler geçti. Dokuz Eylül Üniversitesi’nde oyunculuk kısmına başladım. Okul bittikten sonra İstanbul’a geldim, kimseyi tanımıyordum. Haluk Bilginer’in açtığı bir sınava katılıp seçildim. Sonrasında Erkan Can’la yedi yıl boyunca tiyatro yapmış olduk.
Ailenizde oyuncu var mıydı?
– Hayır. Babam emekli işyar, annemin güzel duyu polikliniği var.
Sizde güzel duyu var mı?
– Burnumu görmüyor musun? Annem bu işin içinde olduğundan ben hep uzağında durdum. Makyaj yapmayı bile bu yıl öğrendim.
Neden bu tarz şeylerin uzağında durmayı seçtiniz?
– Benim için önemli olan her zaman işimi en iyi şekilde yapmak oldu. Estetikmiş, burun ameliyatıymış bunlar hiç düşünmediğim şeylerdi. Yapmış olduranlara saygım var fakat kendi otantik halimi sahipleniyor ve kendimi kafi buluyorum.
Sen bana çirkin mi demek istiyorsun
Başrollerinde Vahide görmüş oldum ve Murat Ünalmış şeklinde adların olduğu ‘Bir Zamanlar Çukurova’ eylül ortası atv’de. Eski bölümler kanalın YouTube hesabından izlenebiliyor.
Erişkin bale
dersleri aldım
* Bir yerde uzun uzun oturamam. Bu yaz baktım yurtdışı planı yapmıyorum hemen şan ve erişkin bale dersleri almaya başladım.
* Asghar Farhadi, Michael Haneke ve emin Alper sevdiğim yönetmenler. ‘Kramer Kramer’e Karşı’ izlemekten asla sıkılmayacağım bir film. ‘Godfather’ ve ‘Fish Tank’ de en sevmiş olduğim filmler.
* Aşk benim için önce kendine, sonrasında karşındakinin hayatına saygı duyarak yan yana keyifle yürüyebilmek. Ama işkoliğim ve hayatımın önceliği işim. O olmadığında hayatım çöker.
*yaşamımda biri varsa gözüm başkasını görmez. Çok sadığımdır.
*Hiç aldatmadım. Aldatıldım mı? Hiç haberim yok!
Bir kadın olarak
canın iyi mi bekliyorsa
öyle yaşayacaksın
Hayatta nelerle derdiniz var?
– Savaş, açlık, hanım hakları, cinsiyet ayrımcılığı… Oyunculuk hayatım süresince erkeklerle hep eşit şartlardaki hanım karakterleri canlandırmaya çalıştım.
O zaman sık sık karşılaştığımız adam şiddeti haberleri size ne hissettiriyor?
– Canımı acıtıyor. Oyunculuğun ilk kuralı empati. Bu şekilde bir haber gördüğümde tüm vücudum empatiyle derhal kasılıyor. O denli kötü hissediyorum ki “Ben ne yapabilirim” diye düşünmeye başlıyorum. Bence üzerimize düşen, daha güçlü hanımları özetleyen, kadının günlük hayattaki zorluklarına dikkat çeken hanım hikâyeleri üretmek.
Siz hayatınızda bu tip baskılara maruz kaldınız mı?
– hayatın içinde buna maruz kalmayan hanım yoktur. Ama bununla baş etme yöntemleri var. Bir kadın olarak canın iyi mi istiyorsa, öyle yaşayacaksın. İçgüdünü sahiplenip yürüyeceksin, kadın için güç her şeydir.
“alışveriş merkezinde mini şort giyilsin mi giyilmesin mi” tartışmalarının neresinde duruyorsunuz?
– Bunlar aslabirimizin bir işine yaramıyor. Bu laflarla magazin gündemi de yaratılmaz. Keşke hepimiz kendi işine bakıp en iyi bildiği şeyi yapsa.
İki sinema filmi geliyor
Selin Yeninci bu sene iki sinema filmiyle beyazperdede olacak. Yeninci projelerini şöyle anlatıyor: “Filmlerden ilki; Ercan Kesal’ın yazdığı ve yönettiği, ‘Nasipse adayız’. Çekimleri geçen yaz yapıldı. Bir belediye başkan aday adayının bigününü anlatıyor. Ben Ercan Kesal’ın başasistanı Arzu görevindeyim. öteki film, Haluk Piyes’in yönettiği ‘Pasha’. Almanya’dan ülkesi Türkiye’ye dönerek uyum sağlamaya çalışan bir insanın hikâyesi…”